DünyaKadın

Yeni Kadın; Rosa Luxemburg Mücadelemizde Sonsuza Dek Yaşayacak!

"Dün olduğu gibi bugün de, Rosa Luxemburg'u okumak ve anlamak, ondan, onun yaşamından öğrenmek, güncel bir görev, yakıcı bir ihtiyaç olarak önümüzde durmakta."

H.Merkezi: ATİK-Yeni Kadın yaptığı bir açıklama ile katledilişinin 100. Yılında Rosa Luxemburg’u andı.

Bundan tam 100 yıl öce sosyalist bir kadın olarak Rosa Luxemburg’un yoldaşı Karl Liebnecht ile birlikte Alman emperyalizmi tarafından hunharca katledildiklerine dikkat çeken Yeni Kadın, Rosa ve Karl’ın başta Alman egemenleri olmak üzere egemenlerin savaş ve sömürü politikalarına, kapitalizme karşı amansızca mücadele ettikleri için katledildiklerini dile getirdi.

Açıklamada, Rosa Luxemburg için bu ifadelere yer verildi: “ Rosa Luxemburg; inandığı idealler doğrultusunda yorulmak bilmeden, hiçbir baskıya aldırmadan tüm enerjisini mücadeleye adayan, başeğmez asi bir kadındı. Sınıf savaşımında Marksist bir teorisyen, iyi bir araştırmacı, iyi bir kalem ustası, iyi bir konuşmacı, ajitatör, felsefeci, sosyalist ve tüm bu kavramların kadın kimliğinde billurlaşmasının adıdır…

Erkeklerin tekelindeki teorik çalışmada ve üretimde önüne çıkan tüm engellere meydan okumuş, ısrarla, inatla ve disiplinle çalışarak, erkek şovenizmine karşı da dik duruşun adı olmuştur.

Rosa bir sosyalist kadın olarak, biz ardıllarına örnek, öncü ve önder olmamızın önemini siyasi- politik ve ideolojik duruşuyla göstermiş, işçi sınıfının ve özelde de kadının özgürlük mücadelesinin önde gelen simgelerinden biri olmuştur.”

Aradan geçen bir asırlık zaman diliminde, başta Almanya olmak üzere, Avrupa coğrafyalarında çok şeyin yaşandığı, faşizm ve 2. Emperyalist Paylaşım savaşının Avrupa’yı kan gölüne çevirdiği, milyonlarca insanın yaşamını yitirdiği, bir o kadarının da sakat kaldığı ama herşeye rağmen, Rosa, Karl ve Lenin’in öğretileri doğrultusunda mücadeleyi sürdürerek faşizmi yenmeyi başardığının altı çizildi.

Bu süreçte en büyük acıları yaşayan kadınların ise, tıpkı Rosa gibi, düşmanın karşısına cesurca dikilerek özgürlükleri için barikatların en önünde savaştıklarına dikkat çekildi.

 

“Emperyalizme, faşizme ve erkek egemenliğine teslim olmuş bir kadın kimliği yaratılmak istenmektedir.”

“Nedir ki; özellikle 2000’lerin başlarından itibaren hemen bütün Avrupa’da ekonomide, siyasette, sisteme içkin kurumlar içinde güçlü bir sağa savruluş ve faşizan düşün tarzı yeniden gelişim göstermektedir.

Almanya ve Fransa başta olmak üzere, hemen bütün Avrupa coğrafyalarında son seçimlerde ırkçı, radikal sağcı partiler, son on yılların en yüksek oylarını alarak ya iktidara gelmişler ya da parlamentoda sandalye sayısını arttırarak söz sahibi olma hakkını elde etmiştirler.

AB içinde ekonomi ve siyasette belirleyici olan Almanya, gericileşmenin başını çekerken, işçi sınıfına, emekçilere ve ezilenlere yönelik saldırılarında gözle görülür bir artış kaydetmekte. Yürürlüğe sokulan anti-demokratik yasalar ile, başta devrimci ve ilericiler olmak üzere, muhalif kesim bastırılıp, susturularak biat eden bir toplum yaratılmak istenmekte.” sözlerine yer verilen açıklamada, sağ popülist politikaların, göçmenler ve kadın bedeni üzerinden güçlendirilip, yaygınlaştırıldığı ifade edildi.

Açıklama şu sözlerle sone eriyor:

“Sağcı, faşizan düşün tarzındaki yükselişin güç topladığı diğer bir alan da kadın bedeni olmakta. Hayatlarımız üzerinde örülen cinsiyetçi abluka, ırkçı, faşizan politikalarla daha da genişletilmekte… Hitler faşizminin projesi olan “en az üç çocuk” politikası, Avrupa ülkelerinde tekrar hortlatılmakta… “Çocuk yardımının artırılması, doğan çocuklara ek destek” vb. vaatlerle sağcı popülistlerin, sosyal güvenlik yasaları üzerinden kadınlara dönük ürettikleri politikalarla, Avrupa’da sağa savrulan kadın sayısı giderek yükselmekte. Kadınlar evin dört duvarı arasına kapatılarak emperyalizme, faşizme ve erkek egemenliğine teslim olmuş bir kadın kimliği yaratılmak istenmektedir.”

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu