Yorum

2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu tasarısı!

Ak Saray ʼın maliyetini kıyısından geçemeyeceklerin ödediği bir bütçe:

26 Kasım günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda,2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kabul edildi. AKP’li kodamanların son anda yaptıkları ve kanuna eklenen kimi önergelerle Resmi Gazete’de yayımlandı. Aynı zamanda Maliye Bakanı 2015 bütçesini, temel amacının; büyümeyi ve istihdamı artırmak, cari açığı azaltmak, fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğunu açıklayarak sundu.

Halkın kazanılmış haklarına göz diken torba yasalar, piyasalaşmayı kutsayan, yağma ve talanı meşrulaştıran dönüşüm politikaları, işçi ve emekçilerin çalışma koşullarını günden güne kötüleştiren uygulamalar her geçen gün hızlanıp halkın yaşamını cehenneme çevirirken; AKP hükümetinin kapalı kapılar ardında hazırladığı bütçe de bu saldırıların bir devamı niteliğinde olacaktır kuşkusuz. Türkiye’nin 2015 bütçesi 73 milyar lira olarak belirlenirken yatırıma ayrılan pay 1 milyar lirayı buldu. 2015 yılı için kurumların bütçesi yüzde 8,3 oranında artırıldı. En büyük yükseliş ise yüzde 97 ile Köşk’ün bütçesinde oldu.

Cumhurbaşkanlığı bütçesi,2 katına çıkarılarak; yani yüzde 97 oranında artırılarak 201,5 milyondan 397 milyon liraya çıkartıldı. Cumhurbaşkanlığı bütçesinde personel ödenekleri 7 milyondan 80 milyon liraya çıkartıldı. Kalan artışın yaklaşık 83 milyonu yatırım harcamalarından,73 milyonu da mal ve hizmet alımlarından kaynaklandı. Cumhurbaşkanlığı’nın ardından en fazla artış yüzde 93 ile Kalkınma Bakanlığı’nda oldu. Kalkınma Bakanlığı bütçesi 971 milyondan 1,9 milyar Liraya çıkarken; artışın 7 1 milyon liralık kısmı, KİT’lere aktarılan kaynakları da içeren sermaye transferi kaleminden oluştu. Bu tasarıya ek olarak AKP’lilerin “son dakika” önergeleriyle hükümet,”kamudaki araç saltanatına sınırlama” getirilmesinden vazgeçerken, kamu araçlarının ”makam aracı”na dönüştürülmesinin yolu da açılmış oldu.

Sarayın her tuğlasında işçi kanı var!

Dolayısıyla 2015 bütçesinin en çok tartışılan yanı başta RTE’ nin Ak Saray’ı olmak üzere bakanların ve devlet kodamanlarının tüm şaşalı ve gösterişli, rahat yaşamlarının faturasını bütçeden karşılayacak olması oldu.3 hükümet döneminde başbakan olup, geçtiğimiz aylarda Cumhurbaşkanı olan R.T.E’nin bin odalı sarayı Ak Saray’ın inşası sürerken, bütçede yapılan bu artış, bu şaşalı sarayın giderlerini bütçeye yüklediğini tartışma götürmez bir şekilde ortaya döktü.

Erdoğan “kendi parası” ile (ki hiçbir emekçinin “kendi parası” ile saray yaptırdığı görülmemiştir)saray yaptırmayacağına/yaptıramayacağına göre bu şaşalı, gösterişli ve tabii ki de gereksiz sarayın giderleri elbette ki “devlet bütçesi”nden karşılanacaktı.

Ancak “devlet bütçesi” denilen para ve kaynak deryasının kendisinin; işçinin ve emekçinin, köylünün vs. alın terinden çalınıp çırpılarak oluşturulduğunu düşünürsek; onların saraylarının her tuğlasında Somalı işçilerin, Ermenekli madencilerin, Torunlar’da katledilen işçilerin kanı vardır.

Cumhurbaşkanlığı bütçesinde yaşanan bu fahiş artışın, son dönemde taşeron ile güvencesiz ve esnek çalışmanın yoğunlaşmasına, işçi ve emekçilerin asgari ücret ve buna sefalet zamları ile yaşamaya mecbur kılınmasına karşılık olarak verilen rüşvet olduğu açıktır. Saatlerinden ayakkabı kutularına doldurulan paralara, konaklarından saraylarına, altlarındaki arabalara kadar her şeylerini sermaye ile işbirliklerine borçlu olan devlet yapılanması; en az sermaye kadar işçi ve emekçinin alın teri, kanı ve canı üzerinden kendini ayakta tutmaktadır.

Belki de bütçe, bu durumun en ayan beyan olduğu yerdir. Çünkü halkın sırtına yüklenen ve her sene asgari ücrete yüzde 3+3 sefalet zammı reva görülüp vergilere en az yüzde 10 zam yapılan bütçeler; aynı zamanda açık bir şekilde milyarların devlet kurumlarının ve dolayısıyla devlet kodamanlarının ceplerine nasıl ve ne kadar akıtıldığını da gösterir.

2015 bütçesi,201 bütçesine oranla yüzde 5,5 oranında artırılması, 2015 bütçesinde öngörülen yüzde 6,6 artışın daha çok vergi gelirlerindeki artıştan elde edilmesinin planlanması; gelirlerle bütçenin faturası bir kez daha emekçilere kesildiğinin en önemli kanıtı. Öngörülen tasarı ile önümüzdeki yıl da vergi gelirlerinin yüzde 10,7 oranında artarak 351,6 milyardan 389,5 milyar liraya çıkacağı ifade ediliyor.

İşçiye güvence mi? Nerede!

Bakanlıklara ayrılan bütçeden bahsetmişken; bazı bakanlıkların bütçesinde de azalma yaşandığını söylememiz gerekir. Bütçede payı azaltılan bakanlık, emekçilerin ekonomik ve sosyal haklarını doğrudan ilgilendiren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı oldu. Bu bakanlığın bütçesinin düşürülmesi bütçenin hangi ihtiyaçlar üzerinden hazırlandığını ve önceliklerini gösteriyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesi 2011 yılına oranla yüzde 6,3 düşürülerek 30 milyar 678 milyon lira olarak belirlendi.

Katliamın ardından Ermenek’te su altında kalan madencilerin kendi yemek, servis ve iş kıyafetlerini karşılamak zorunda kaldıklarını, sırf çalışma zamanından gitmesin diye 15 dakikalık yemek molasını yerin yüzlerce metre altında yemek zorunda oldukları açığa çıkmıştı. Bu ve buna benzer yüzlerce uygulama zaten milyonlarca işçi-emekçinin günlük yaşamının ayrılmaz bir parçası haline getirilerek, çalışma yaşamı cehenneme çevriliyordu.

“Örtülü ödenekler” artacak

2015 yılı bütçesinin AKP hükümetin sınıfsal ve siyasal tercihini bir kez ortaya koyduğu bir gerçek olarak karşımızda. Bütçeyi açıklayan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,“çözüm süreci” ile birlikte hayata geçirilen ve protestolar sırasında birçok kişinin katledildiği kalekollara ise önümüzdeki yıl içerisinde 500 milyon liraya kadar harcama yapılabileceğini söyledi. Şimşek, kontra faaliyetler ve çetelere aktarılan “örtülü ödenek” hakkında geçen yıl 990,3 milyon lira, bu yılın ilk 9-10 ayında ise 87, 9 milyon lira harcandığı bilgisini verdiğinde, bundan anlayacağımız özellikle yeni oluşturulan “iç güvenlik paketleri” ile bu saldırıların kaynağının bütçenin “örtülü ödenekler”inin artırılarak karşılanacağı mesajıdır.

Ülkemizde halkın ödemiş olduğu her kuruş vergi kendilerine “yol, su, elektrik, okul, hastane” olarak değil, “daha fazla savaş, sömürü, TOMA, gaz, gözaltı, baskı ve ölüm” olarak dönüyor. 2015 bütçesi de bunun bir örneğidir. Zamların KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergi artışlarının, harç ve cezaların, askeri ve güvenlik harcamalarının belirgin bir şeklide arttığı, asgari ücretlilerin, işçilerin ve kamu emekçilerinin en temel ekonomik, sosyal haklarının ve insanca yaşam taleplerinin göz ardı edildiği, işbirlikçi politikaların ve de özellik Suriye’ye yönelik askeri müdahale çığırtkanlığı eşlinde devam eden savaş harcamalarıyla karşı karşıyayız.

O yüzden kendilerine saray, rezidansları layık görenlerin işçi-emekçilere yeraltında yemek yemeyi reva gördükleri bu sistem karşısında Devrimci Demokratik Sendikal Birlik’in başlatmış olduğu “asgari ücret” kampanyası,2015 bütçesine karşı bir mücadele alanı olmalı bizler açısından…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu